Translate

20 Temmuz 2017 Perşembe

Üzerlik ya da Nazar Otu



İlginç özellikleri bulunan Üzerlik otu, nam-ı diğer nazar otundan arkeologlar eski yerleşim yeri kalıntılarını bulmak için faydalanırlarmış. Çünkü bu bitki fosforik asit bakımından zengin toprakları tercih eder. Fosforik asit ise insan yerleşimlerinin olduğu yerlerde bulunur. Bildiğiniz gibi insan vücudunda en fazla bulunan elementlerdendir fosfor. Bu açıdan höyüklerin, harabelerin hatta mezarlıkların olduğu yerlerde yetişir bu bitki.




Kadim tarihte, üzerlik otunun yakılması eşliğinde yapılan ayinlerin, insanı ruhsal açıdan arındırdığına inanılırdı. Günümüzde Üzerlik otu gerek yakılarak, gerekse kaynatılıp solunarak bir takım şifa özellikleri aranmaktadır. Eski şamanların, Üzerlik otunu yakarak dumanını solumalarının nedeninin, üzerlik dumanının Dimetiltriptamin (DMT) adlı bir hormonu arttırıcı özelliklerinin olması ve bu hormonun Sodyum  Fluoridin denen beyin için zararlı bir bileşiği dengelemesi ile yaşanan rahatlamadan kaynaklandığı düşünülmüştür. Eski inanışlarda bu otun insanın üçüncü gözünü açtığı ve şamanları transa geçirdiğine inanılmıştır. Üzerlik tohumu tütsüsü kişileri ve mekanları negatif enerjilerden arındıran bir psişik etkiye sahiptir, ama Adaçayı arasındaki fark, üzerlik tohumunun daha sert enerjilerle mücadele edebilme gücüdür. Bu sert enerjilerin, metafizik varlıkların yaydığı frekanslar olduğunu düşünenler vardır.

Peki Ada çayı Yakmak ne işe yarar? Genellikle evde yapılan bu işlem, evdeki negatif enerjinin ortamdan gönderilmesini sağlar. Adaçayı tütsüsü binlerce yıldır birçok ülke ve dinde kullanılmaktadır. İnsanı sakinleştiren bir etkisi vardır.

Ben evde sık, sık adaçayı yakarım. O gün üstümde bir ağırlık varsa, ya da enerjisini sevmediğim insanlar eve gelip gittiyse adaçayı yakarım. Hatta üstüne bir tutam üzerlik otu ve çörek otu serpiştiririm. Bu iş için eski bir tavam var, tohum ve yaprakları tavaya serpiştirip, ocağı yakıyorum; bir süre sonra da tütmeye başlıyor zaten. Tütmeye başladıktan sonra tavayı bütün evde de gezdirebilirsiniz. Kokusu bütün eve yayıldığı için ben bunu yapmıyorum. Deneyin bence.
Sevgi ve sağlıcakla kalın 😊
Tülay Okcu







7 Temmuz 2017 Cuma

Bağırsaklara neden ikinci beyin deniyor?


Bağırsaklar ile insan beyni arasında , başka hiç bir organda olmayan bir bağlantı var. İkinci beyin olarak nitelendirilen bağırsaklar, yediğiniz içtiğinize bağlı olarak duygu durumunu etkileyebiliyor. Ya da ruh haliniz de aynı şekilde bağırsaklarınızı.İnsanlık bunu hep sezmiştir… Hislerin makamı vücudun tam merkezindedir… Orada,midede, heyecandan “kelebekler uçuşur”, öfke mideye “vurur”.

Artık, bilim dünyası da bunu doğruluyor ve karın bölgesi, mükemmel sindirim sistemi, tiksindirici içeriği ile araştırmaların ilgi odağı oluyor.Bilim ve toplum tarafından tabu Kabul edilen ve çirkin görülen bağırsaklar, yüz milyonlarca sinir hücresi tarafından çevrilmiş olup omurgadan daha fazla nörona sahiptir. Nöro bilimcilerin keşfine göre, bu “ikinci beyin” neredeyse kafadaki beynin bir ikizi; hücre tipi, etken maddeleri ve reseptörleri ile kafadaki beynin birebir aynısıdır.
Bağırsaklar vücudun en büyük organıdır ve savunma hücrelerinin % 70’i burada bulunur. Bağırsaklarda bulunan savunma hücrelerinin büyük bir bölümünün bağırsak beyin ile beyine doğrudan bağlantısı vardır. Hücreleri iyi ve kötü diye ayırt etmeyi öğrenirler, bu öğrenilen bilgi hafızalarına kaydedilir ve gerektiği anda yine etkinleştirilir. Bu işlemlerin çoğu, birinci beyinden tamamen bağımsız çalışır. Vücuda zehir girdiği zaman bağırsaktaki ikinci beyin tehlikeyi ‘ilk’ olarak “hisseder” ve kafadaki birinci beyine tehlike sinyalleri gönderir, çünkü tehlike anında kafadaki beyin hazır olmalı, kişi midesinin ne durumda olduğunun bilincinde olup plana göre davranmalı, kusma, kramp ve ishal şeklinde tepki vermelidir.
Her iki beyin arasında, hücre biyolojisi bakımından hayret verici bir benzerlik vardır. Kafatasındaki birinci beyin gibi bağırsaklarda yer alan ikinci beyin de hassas bir idare merkezidir. İkinci beyin, düşünce organımız olan birinci beynimiz ve psikolojik durumumuza etki eden Dopamine, opiat gibi psiko-aktif maddelerin kaynağıdır. Mutluluk hormonu olarak bilinen Serotonin'in % 95'i bağırsaklarda, %5'i beyinde yapılıyor.
Bağırsakların anatomik kıvrımlı yapısı bile beyindeki kıvrımları çağrıştırmaktadır. Bu uzun mesafe boyunca, bağırsaklarda emilimi yapılan besinlerin sevkini mümkün kılmak için birkaç durdurucu ve hareket ettirici sinyallerle ardı ardına uyarım yapılıyor.
İkinci beyin, oldukça duyarlı ve son derece hassas bir dengeden sorumludur. Durdurucu sistem fazla aktif olursa, bağırsaklar o kadar gevşer ki, bağırsak felç olur, bunun sonucunda kabızlık meydana gelir. Eğer hareket ettirici sistem çok fazla aktif olursa, sevkiyat çok çabuk gerçekleşir ve ishal meydana gelir.
Bağırsak beyin yöneticidir de… Kendi sensörlerinden gelen dataları kendisi değerlendirir, işleme koyar, bir takım reaksiyonları kontrol eder, komşu organlara emir verir, enfeksiyonlara karşı savunma ve kas çalışmasını koordine eder. Çok çabuk karar vermek zorundadır ve depolanmış bilgilere ulaşabilir. Organize bir şekilde çalışır. Farklı durumlarda gereken reaksiyonları gösterebilir. İkinci beyinde işbirlikçi (kooperatif) bir sinir sistemi için gereken her şey vardır. Çok az bilgi, beyin tarafından bağırsaklara gönderilir. 

Nöro bilimci doktor Michael Gershon; ‘‘Bağırsak beyin kendi “nöronlarını” geliştiriyor. Kısa zaman önce bilim adamları bağırsaktan beyine giden sinir hatlarının, beyinden karına gidenlerden çok daha fazla olduğunu, öyle ki, bu bağlantıların %90 ının aşağıdan yukarı doğru (bağırsak beyinden-kafa beyine) gittiğini buldular. Peki bu neden böyle? Çünkü o yöndeki bağlantılar çok daha önemlidir. Bağırsaktan gelen sinyaller her yerde mevcuttur, fakat biz bunları bilinçli olarak algılayamıyoruz. Ancak bulantı, kusma veya ağrı gibi alarm işaretleri ile farkına varabiliyoruz. Ama bütün bubilinçaltı, bağırsaklardan kafadaki beyne gönderilen sinyaller organik manalarla yüklüdür.

 Birinci ve ikinci beyni aşağıdan yukarı doğru bağlayan kapsamlı sinir ağında, hayret uyandırırcasına, “karın hissi” ve “sezgisi” görülüp bunun, birinci beynin biyolojik ikizi olarak tanımlanmasıyla artık hiçbir meslektaşı Nöro-Gastroentolog ve Fizyoloji profesörü Emeran Mayer’in görüşünü hafife almıyor. Bu durum, birbirine sıkıca bağlı iki beynin etkileşmesinden doğuyor. Araştırmacılar sonuç olarak kafadaki beyinde, bağırsak beyinden yukarı, kafa beyine doğru yollanan ve bütün mide-karın reaksiyonlarını ve datalarını toplayan bir “duygu-bellek- bankası”nın varlığından bahsediyorlar.

Mesela çok korkutucu olaylarda ortaya çıkanrahatsız edici hisler gibi… Fakat aynı zamanda sevinçli bekleyişlerde ortaya çıkan biyolojik şifreler, mesela aşık olunca “karında uçuşan kelebekler” gibi veya bazı insanlara bakınca ortaya çıkan şaşırtıcı reddetmeler gibi… Bir insan, başka bir olayda benzer bir durumda, bir karar vermek zorunda kalırsa, o zaman bu karar sadece entelektüel bir hesaba göre verilmiyor, her zaman bu muazzam kataloğunda biriktirilmiş duygu ve vücut reaksiyonları da bilinçaltından katılarak bu kararı şekillendiriliyor, yani buna “gut feelings ( karın hissiyatı)” denir.
Kafadaki Beyin Bağımsız Olarak Karar Verdiğini Zannediyor, Hâlbuki O,Bağırsak Beynin Onu Nasıl Yönlendirdiğini Fark Etmiyor Bile…Yani gün boyunca karın beyine hikâye anlatıyor. Ona duygusal profil yaratıyor. Yaşamın her dakikasında beyine bir “duygu yatağı” hazırlanıyor, geceleyin bütün bu sürekli bombardıman rüyaları bile şekillendiriyor.
Kaynak: Geo Dergisi Almanya ve Ntv sağlık
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın
Tülay okcu