Translate

9 Ekim 2017 Pazartesi

Bilinçaltındaki 21 Gün Kuralı Nedir?



Herhangi bir alışkanlık kazanmak istediğinizde ya da bir alışkanlığınızı değiştirmek istediğinizde çevrenizden daima duyduğunuz bir cümle vardır:” 21 gün dayanırsan geçer!”. Kimimize göre bir şehir efsanesinden farkı olmayan bu cümle aslında içinde ciddi bir bilim barındırıyor. İnsanların çoğu için bu süre yetersiz ya da gereksiz olarak görülebilir. Oysa 21 gün beynin yeni bir şeyi kabullenmesi ya da var olan bilgiyi unutması için tamamen yeterli bir süre.
21 Günün Gizemi Nedir?
Bu gizem, yeniden öğrenmeyi destekleyen, olumlu ya da olumsuz inançlar ile davranış halini almış alışkanlıkları terk etmeye yarayan beynin ihtiyaç duyduğu süredir. Beynin yeniden programlanabilmesi için 21 günlük bir süreye ihtiyacı vardır. beyin 21 günde kendine format atarak yeniden programlanır.
Kuantum, Newton gibi fizikten beslenen herkesin, kısaca bilim insanlarının da desteklediği bu kural bir hurafe değil gerçektir. Kişi böylece kendine istediği alanda yeniden format atabilme yeteneğine sahip olabilir.
21 Gün Kuralını Diyet Yaparken Kullanabilirsiniz
21 gün kuralı kişinin sadece fiziksel bedenini değil, aynı zamanda ruhsal dönüşümünü de desteklemesi açısından önemlidir. Diyet yapan biri için en zor zamanlar ilk günlerdir. Genel olarak baktığımızda pek çok kişi tatlı yeme alışkanlığı sebebi ile diyetini devam ettiremez. Oysa 21 gün kuralını uygulayan bir kişi, 21 gün boyunca ağzına tatlı sürmediği takdirde beyin bu tadı kendine format atarak unutacak, böylece diyet yapan kişinin tatlı yeme isteği de ortadan kalkacaktır.

 Yeni Alışkanlıklar Kazanmak Çok Daha Kolay

Bir alışkanlığı ondan kurtulmaya çalışarak değiştirmeniz oldukça zor. Oysa yeni bir alışkanlık kazanmanız sandığınızdan çok daha kolay olacaktır. Aynı şekilde kötü bir alışkanlığı yok etmek de yeni bir şey öğrenmekten zordur. Eğer yeni bir alışkanlık kazanmak istiyorsanız, hiç ara vermeden 21 gün boyunca aynı alışkanlığı tekrar ettirmeniz gerekmektedir. Çünkü alışkanlık haline dönüştürmek istediğiniz yeniliğin zihinde ve hücresel bellekte kalıcı olarak yerleşmesi 21 gün sürer.
Alışkanlıklar tekrarlanarak kazanılırlar. Zihniniz ve kaslarınız her gün düzenli olarak tekrar edilen bir şeyi otomatiğe bağlar. Bireysel gelişim yolculuğunuzda bilinçaltınıza bir süre tanımanız yerinde olacaktır. Bu sürede bilinçaltınız olgunlaşacaktır. Burada asla unutmamanız gereken tek kural var; 21 gün boyunca istediğiniz şeyi hiç sekteye uğratmadan her gün düzenli olarak yerine getirmeniz geriyor.

Yürüme Eylemini Düşünerek Yapmıyoruz

Sık tekrar ettiğiniz şeyleri bir süre sonra düşünmeden yaptığınızı fark ettiniz mi? Sabah uyandığınızda istemsizce yüzünüzü yıkadığınızı ve yürüdüğünüzü fark etmeniz bile tekrarlanan şeylerin düşünmeden gerçekleştirildiğine örnek olarak verilebilir. Bu açıdan düşündüğümüzde hayatımızdan çıkmasını istediğimiz ve hayatımıza katmak istediğimiz tüm davranışları düzenli tekrarlar ile yaşamımızdan uzaklaştırmamız ya da kazandırmamız mümkün olacaktır.
Kaynak: Kadın.com

Yarım kalmışlık Sendromu ya da Zeigarnik Etkisi


Zeigarnik etkisi, ilk kez Rus psikolog Bluma Zeigarnik tarafından keşfedilmiştir ve yarım kalmış, tamamlanmamış şeylerin daha kolay hatırlanabildiğini ortaya koyan bir kavramdır. Ve bu etki bize, yarım kalmış aşklarımızı unutamayışımızı, yarıda bıraktığımız şeylerde sürekli aklımızın kalışını çok net açıklar aslında. Ve “Devam edecek” şeklinde en önemli yerinde yarıda bırakılan diziler, bu psikolojik etkinin en bariz örneklerinden sayılabilir.


Rus psikolog Bluma Zeigarnik’in (resimde solda, evet solda, hayır erkek olan değil, soldaki kadın) ismiyle anılıyor. Viyana’da gittiği restoranda otururken tuhaf bir durum Zeigarnik’in dikkatini çekiyor. Garsonların siparişleri sadece servis sürecinde hatırladıklarını fark ediyor. Servisi tamamladıklarında siparişler hafızalarından buharlaşıp gidiyor.
Çalışmalarına dönen Zeigarnik bu durumla ilgili bir teori geliştirmeye koyuluyor. Laboratuar ortamında bir deney oluşturuyor. Deneklere yirmi kadar basit görev veriyor; bulmaca çözmek, ipe boncuk dizmek gibi görevler. Yalnız bazen araya girip yapmakta oldukları işi yarıda kesmelerine neden oluyor. Daha sonra deneklere hangi görevin daha çok akıllarında kaldığı soruluyor. Tamamladıkları işlerden çok yarım bırakmak zorunda kaldıkları işleri hatırlayanların sayısı diğerlerinin iki misli çıkıyor. Arkası Yarın
İşte size bir ipucu daha: Seyirciyi o kanalda tutmak için televizyoncuların kullandığı en eski numaralarından biridir haftalık dizi filmler. Dizinin son sahnesi şok edici, yarım kalmış, sonucu belli olmayan bir resimle biter örneğin. Kahramanımız balkondadır ve arkasından yaklaşan bir gölge onu sırtından iter. Sahne burada dondurulur. Kahramanın düşüp düşmeyeceğini öğrenmek için ertesi haftayı beklememiz gerekiyordur.
Sonra şu yazıyı görürüz: DEVAM EDECEK
Ertesi hafta sonucu görmek için yine o kanalı açarsınız çünkü gizem aklınızda kalmıştır, zihninizi hâlâ meşgul etmektedir. Tamamlanmamıştır.
Büyük romancı Charles Dickens da aynı tekniği kullanırdı. Eserlerinin çoğu, daha sonradan tam olarak yayımlanmış olsa da önce tefrika halinde basılmıştır. Oliver Twist örneğin.

Madem Başladım O Zaman Bitireyim
Bütün bu örneklerin ortak noktası şu ki, insan bir işe başladı mı onu yarım bırakmaktan çok bitirmeye eğilimli oluyor. Erteleme illetine şayet haddinden büyük bir işle karşı karşıyaysak tutuluyoruz ve o işe başlamayı sürgit geciktiriyoruz. Bu da genellikle ya nasıl ya da nereden başlayacağımızı bilemediğimiz durumlarda oluyor.
Zeigarnik Etkisinin bize öğrettiği şu ki, ertelemeyi yenmekte kullanabilecek bir silah varsa o da bir yerden, herhangi bir yerden başlamak.
En zor kısmından başlamayın elbette. Önce daha kolay olan kısımları deneyin. Büyük bir projenin bir parçasının bile altından kalktığınızda gerisi gelecektir. Bir kere başladınız mı içinizde bir dürtü oluşur. “Madem başladım, bitireyim.” Zihninizin gerisinde, farkında bile olmadığınız bu küçük ses sizi o görevi tamamlamaya teşvik eder. Dünyanın her yanında onca insan Lost dizisini nasıl seyretti sanıyorsunuz?
Gayet basit bir tekniktir bu ama sıklıkla aklımızdan çıkar; yine gidip bir işin en zor kısmına dikeriz gözümüzü ve gözümüzde büyütürüz işi. “Yapamayacağım” düşüncesi ertelemenin en sevdiği kardeşidir.
Yalnız Zeigarnik Etkisinin önemli bir istisnası var. Bir şeyi elde etmek için yeterince motive olmadığımız durumlarda bir işe yaramaz. Şurası gerçek ki, bir şeyi imkânsız ya da sıkıcı buluyorsak zahmete girmeyiz.
Ama ulaşılabilir bulduğumuz bir amaç için sadece bir adım atmak çok büyük bir fark yaratır.
Yani uzun lafın kısası, yarım bıraktığımız her şey zihnimizi oyalar...
Kaynak: Kuraldışı